Dersim 38 bütün Dersimlilerin davasıdır

20 Kasım 2007

Dersim’in 7 Büyüğü (bazı kaynaklara göre 9, bazılarına göre ise 11 kişi) 15 kasım 1937 tarihinde idam edildiler. Geçen yıl Seyit Rıza’nın torunu Rüstem Polat’ın dedesinin mezarların yerini öğrenmek için Elazıg’da dava açtı.
Bu dava “Atalarımızın Mezarı Nerede?” kampanyasına dönüştü ve Dersimlilerce yakın bir ilgi ile takip ediliyor. Federasyonumuz, TUDEF ile beraber bu kampanyayı örgütlemektedir.

Dersimlileri meşgul eden diğer bir gündem ise “Anma Günü’nün tespiti.” 1937/38 kıyımının üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen maalesef hala ortak bir anma günümüz bile yok. Avrupa’da yaşayan Dersimliler 29 Eylül 2007`de toplanarak bu konuyu etraflıca tartıştılar. Yine “Dersim 38 Girişimi” çalışmalarına devam ediyor. Türkiye’de ise TUDEF ve Munzur Aydınlar Platformu bu konu üzerinde çalışma yürütüyorlar. “Anma Günü” ilk defa da tartışılmıyor, daha önceleri de mütakip kereler, tartışıldı ve kararlar alındı. Ancak ne yazık ki bu güne kadar bütün Dersimlilerin üzerinde mutabık kaldıkları bir gün tespit edilmiş değil, realite bu. Üç tarih üzerinde tartışmalar yürütülüyor.

4 Mayıs. Bilindiği gibi 4 Mayıs 1937 tarihinde toplanan Bakanlar Kurulu’nun “1937 YILINDA YAPILAN TUNCELİ TENKİL HAREKATINA DAİR BAKANLAR KURULU KARARI“ aldığı tarihtir. Güçlü vurgularla Dersim’in imhasının hukiki zemini oluşturuyor. Resmi belge olarak uluslararası alanda dayanak oluşturması vesilesi ile 4 Mayıs’ın “Roza şiae” ilan edilmesi isteniyor.

15 Kasım. Kimileri bunu 17/18 Kasım olarak da yazmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar sonucu, idamların 14/15 Kasım’da yapıldığı saptanmış durumda. 15 Kasım diyen arkadaşlar, bu tarihin Dersim’in Büyükleri’nin asıldığı gün olması ve bu güne kadar yapılan anmalar vesilesi ile zaten bir hassasiyetin oluştuğunu toplum tarafından benimsenmesinin daha kolay olacağını ileri sürüyorlar.

12 Temmuz. Bu tarih de büyük harakatın başladığı belirtiyor. Ayrıca kimin ne diyeceğinin öneminin olmadığını aslolan bir toplumun kendi kabulü olduğunu 12 Temmuz’un günün daha anlamlı olacağını ileri sürüyorlar.

Tarihler hakkında fikir beyan eden arkadaşlar, çok anlamlı ve haklı gerekçeler ileri sürüyorlar. Bu günlerden hangisi “Raza Şiae” olsa yanlış olmaz. İlle de benim dediğim olmalı zihniyeti ile hareket etmek yerine, tartışmaya ve uzlaşmaya açık olmak gerekir. Aradan 70 yıl geçmiş ama Dersimliler’in ortak olarak andıkları, mezarları ziyaret ettikleri, çıla yakıp dua ettikleri, ölülerinin hayırına yemek verdikleri bir günleri yok. Anlaşılması gereken nokta burasıdır, her kurumun, siyasal çevrenin kendisine göre günü olmaz, Dersim’in Günü olur. Geniş bir katılım ve dersimi bir mutabakat ile bir karar alınmalıdır, anınan bu kararın gerekleri de yerine getirilmelidir.

Aradan geçen 70 yıla rağmen Türk tarih kitaplarına göre böyle bir hadise hiç yaşanmadı. Türk aydınları bilgisiz ve tepkisiz. Dünyada bu haksızlığı tam olarak bilen kurum yada devlet hemen hemen yok. Türk devletinin politikası bu sorunu unutturmak üzerine kurulu. Unutmaması gerekenler ise Dersimlilerdir. Dersim 38’i, Dersimliler ulusal ve uluslararası alanda gündeme getirmezlerse bu dünyada Dersim Sorunu’nu gündeme getirecek başkaca kimse yok. Ancak biz bu sorunu gündeme taşırsak diğer kurumlar ve devletler de gündemine alırlar.

Tarihi haksızlığı gidermek için

  1. Mezarların yeri açıklanmalı, maktullerin emanetleri yakınlarına iade edilmelidir. Dersim Seyitleri’nin mezarları kutsal Dersim topraklarına taşınmalıdır.
  2. 1938 katliamından sonra ailelerinden koparılan veya aileleri katledilen kimsesiz çocukların akibeti açıklanmalıdır. Evlatlık edinilen yada Çocuk Yetiştirme Yurtlarına verilen Dersimli çocukların tam listesinin açıklanmalıdır. Böylece parçalanmış aileler yaşayan aile breyleri ile ilişki kurabilirler.
  3. Sürgün edilenlerin tam listesi, bunlardan ne kadarının geri döndüğü ne kadarının kaldığı açıklanmalıdır, döneme ait bütün arşivler açılmalıdır.
  4. 1937/38 katliamında ne kadar insanın hayatını kaybettiği açıklanmalıdır.

Dersim 38 davası bütün Dersimlilerin davasıdır. Bu dava yanlızca kurumlara yada aydınlara havale edilemeyecek kadar önemlidir. Dersim kendi davasına sahip çıkmalıdır. Dersim 37/38 davası siyasal çıkarlara kurban edilmeden, kriminalize edilmeden, mahsumiyet ve gerçeklik hattında yürümelidir. Bu davanın çok boyutları olduğu unutulmamalı. Bu dava uzun soluklu sabırlı bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır.

Amacımız, kin ve nefret uyandırmak değil, intikam almak hiç değil. Şiddetden ısrarla uzak durmalı ve çağimızın gereklerine uygun mücadele yöntemleri geliştirmeliyiz. II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde gerçekleştirilen bu insanlık süçu açığa çıToplum olarak hakkımızı aramamız gerekir. Özellikle parlamentodaki temsilcilerimiz bu konuyu gündeme taşıyarak, aydınlatılmasına yardımcı olabilirler..

Yaşar Kaya
20 Kasım 2007 / Köln